Ayağım masanın kenarına çarpsa bile yada en küçük şeye bile öfkeleniyorum, sinirleniyorum.
Bu içerikte neler var?
En ufak küçük şeye sinirleniyorum
Hepimizin yaşadığı dönemlerdir, en küçük şeye bile sinirleniyorum, öfkeleniyorum, üstelik ortada ciddi de bir şey yokken neden bu kadar sinirlendiğimi sorguluyorum.
‘İnsanı öfkelendiren yok sayılmaktır.’ Diye okumuştum/dinlemiştim bir yerde. Ne ve neden yok sayıldığımı sorguluyorum. Bazı umutları olmayınca da insanın kader mekanizmasından yok sayılmanın da tepkisi olabilir bu öfke ve sinirin.
Bu devrik cümleler kurmam da derin hüzün belirtisi aslında.
Nasıl düşünmeli?
Gönül, ruh ve akıl üçgeninin kontrolünü benliğimiz kaybettiğinde, hoşgeldin kaos 🙂
Kontrolümüzü kaybettiğimizde her şey sorgulanmaya başlıyor, sorguladıkça da öfkeleniyoruz. Öfkemizi, sinirimizi dışa vurmak için küçük bahaneler arıyoruz. Yoksa bir insanın; sular kesildiği için belediyenin su idaresi ile ne sorunu olabilir 🙂
Ne Yapmalı?
Kendimizin kontrolünü kaybettiğimizi kabullenmekle başlamalı.
- Kontrolü kaybettiğimizi kabullenmeli
- Olan oldu, bitti gitti, öyle olması gerekiyordu öyle oldu deyip üzerine çok düşünmeyeceğiz,
- Bu sorunun çözümü bizim elimizde mi? Hayır ise niye, kime sinirleniyoruz?
- Sorunun çözümü bizde ise, dersimizi alıp aynı sorunla karşılaşmayacak önlemeler almalıyız
- Kıyas yapmayı bırakmayı kendimize kabul ettirmeliyiz. Mutsuzlukların kaynağı kıyastır. Gerekirse özellikle instagram detoksu yapabiliriz.
- Öfkemizin temelinde kaderin ağları ise bol bol euzu besmele çekmemte fayda var; şeytan yeminini yerine getirmeye çalışıyordur, hepimizi isyankar etmek için vesvese veriyordur, ondan daha üstün varlık olduğumu unutmamalı, tahriklere kapılmamalı.
Tüm bunlar lafta kolay, hepimizin kendinimize içten içe söylediği şeylerdir zaten.
Sonuç
Böyle bir durumla karşılaştığımızda, en ufak bir şeye sinirlenmeye başladığımızı anladığımızda durmalı. Derin nefes almalı, ‘bu da geçer ya Hu!’ demeli. Sorun bizimle alakalı, o duruma aşırı tepki vermemiz yok sayılmamızdan.
Kendi kendimizi yok saymamız en büyük problem. Bunun bir çözümü yok. Hayatta mutlak bir mutluluk, çözüm yok zaten. Herkesin hayatı parmak izi gibi kendine özgü.
Öfke, Sinir Paylaşımı
Bu yaşadıklarınızı sizi yargılamayacak arkadaş-larınızla paylaşarak gönül yorgunluğunu atmalıyız. Böyle bir arkadaşınız yoksa benden koçluk hizmeti alabilirsiniz.
Öfke kontrolü, sinir harbini kazanmak zor. Beyin, gönül, ruh, benlikten kim kazanırsa kaybeden beslenecek, en olmadık yerde başımıza iş açacaktır. Durumu yönetebilmek maharet. Buda kendi adımlarımızla kendimi tanımamız ile mümkün.
Umarım hiç bir duyguyu bastırmadan bunu başarabiliriz 🙂
Kendisiyle, kaderiyle barışık, çok mutlu yada çok hüzünlü olmadan dengeli güzel tarlı bir hayat yaşamanız dileklerimle (bu da zor iş ya neyse.. her şey ne kadar zor 🙂 )
Bir Cevap Yazın